ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ
BAĞLAMINDA,İSRAİL’İN KURULUŞUNA KADAR
ARAP-YAHUDİ ÇATIŞMASI
Buğra SARI*
ÖZET
Filistin sorunu kısaca açıklanacak olursa ülkelerinden atılmış üç buçuk
milyon Filistinlinin kaderlerini çizme uğraşıdır.Bu sorunun temelinde,
Musevilere Tevrat’ta vaad edilen Siyon'a dönme hayali ve Kudüs'ün üç semavi
dinin merkezi olmasıdır.Yahudi halkı ve Filistin halkı gibi birer avuç insanın,
Filistin gibi küçük bir toprak parçası için verdikleri uzun ve sert mücadele
dünya üzerinde çok az rastlanan bir olaydır.
İsrail ve Filistinliler arasındaki
mücadele dünyada en uzun süren ve patlamaya en yatkın anlaşmazlıklardan
birinden kaynaklanmaktadır.Anlaşmazlığın kökeni, Akdeniz sahiliyle Şeria Nehri
arasındaki bölgesindeki hak iddialarına dayanmaktadır.Filistin kayıpları ve
acılarının yanında bu gördüklerine sebep olan bir ulusla aynı topraklarda
yaşamaya bırakılmışlardır.İsrail Yahudileri ise dünyanın her yanında yüzyıllar
süren zulüm ardından atalarının topraklarına geri dönmüş ama bu dönüş barış ve
güvenli değil kargaşa,çatışma ve savaşı da beraberinde getirmiştir. Filistin
üzerinde ki bu Arap-Yahudi çatışması modern çağın en uzun kavgasını gösterir.
Bu çalışmada; İsrail-Filistin çatışmasının temelinde yatan sebepler Doç.
Dr. Sezai Özçelik hocamızın çatışma çözümü üzerine yazdığı Kafkasya Çatışmaları
Analizler ve Çözümler kitabı bağlamında incelenecektir.
FİLİSTİN ÇATIŞMASINDA TARAFLAR
Çatışma haritalama uzmanının toplaması gereken ilk bilgi, çatışan
tarafları tanımlamaktır. Çatışma tarafları (yada çatışma aktörleri); insanlar,
örgütler ve ülkeler olabilir.
Çatışmada Birincil Taraflar, çatışmaya
doğrudan taraf olan ve direk etkilenen aktörlerdir. Bahsi geçen çatışmada
birinci tarafları Filistin ve İsrail oluşturmaktadır. İkinci Tarafları ise çatışmadan doğrudan değil de dolaylı olarak
etkilenen aktörler oluşturmaktadır. İkinci Tarafları; Osmanlı Devleti, Fransa,
İngiltere, Almanya oluşturmaktadır. Üçüncü
taraflar; çatışmaya müdahale eden yani arabuluculuk yapan tarafları
oluşturmaktadır. Bu aktörler tarafsız ve nötr olmak zorundadırlar. Bu çatışmada
üçüncü taraf olarak arabuluculuk yaparak, orta yolu bulmaya çalışan, Birleşmiş
Milletleri gösterebiliriz.
FİLİSTİN ÇATIŞMASI’NIN KONUSU VE
TARİHİ
Çatışmanın Konusunu; Yahudiler
açısından bakacak olursak; Siyonizm çerçevesine Arapların yaşamış olduğu
Filistin topraklarına yerleşmek istemeleri oluşturmaktadır. Araplar açısından
ise; topraklarından atılma korkusu içinde yaşamak zorunda kalan Arapların
topraklarını koruma mücadelesi Arap Yahudi çatışmasının konusunu oluşturmaktadır.
Siyonizm
kelimesinin terminolojisini inceleyecek olursak, siyon kelimesinden türetilmiş
olup, siyon Kudüs civarında bulunan Siyon dağı ile bu dağın tepesinde bulunan
Siyon kalesini belirtmek için kullanılmaktaydı. Ayrıca Tevrat’ta da siyon kelimesi,
birçok yerde İsrailoğullarından; Siyon halkı, Siyon kızları, Siyon erkekleri
olarak kullanılmıştır.
I.yüzyılda Roma işgali üzerine Filistin'den kaçan
Avrupa'daki Yahudi toplulukları bir gün geri dönme fikrini hep canlı
tutmuşlardır. Bu durum siyonizmin doğuşunda en etkili nedenlerden birisidir.
Filistin'in Yahudi dini kültüründe bu kadar önemli yer tutmasının sebebi;
çıkıştan sonra Yahudi krallığının kurulması, Tanrı'nın Yahudilere kaderlerini
Siyon'da tamamlamak üzere seçildikleri vaadinin gerçekleşmesinin temsilidir.
Yahudiler insanlar ve devletler tarafından ayrımcılığa maruz kalmış ve Avrupalı
Yahudiler belirli mesleklere girememişler, üniversite okuyamamışlar, devlet
memuru olamamışlardır. Baskı ve önyargı karşısında bir gün Siyon'a dönme hayali
Yahudi diasporasının sert gerçeğine dayanacak umut pırıltısı
vermekteydi.Musevilerin Siyon dedikleri Filistin'e dönme hülyası Tevrat'ın
esas prensibini teşkil eder. Ancak
Siyonizm'in Yahudi dini hayatıyla iç içe geçmesine rağmen örgütlü ifadesini 19.
yüzyıl ortalarında bulmuştur.[1]Filistin çatışmasının
temellerinde bunlar yatmaktadır.
Siyonizm fikrini
uluslararası harekete dönüştüren kişi Theodor Herzl'dir. Herzl Budapeşteli orta
sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğudur. Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu
olan Herzl, gazetecilik ile uğraşmıştır. Herzl Anti-Semitizmin (Yahudi
karşıtlığı,düşmanlığı) yasalarla kaldırılamayacak kadar kök saldığını anlamış
ve bu dönemde Siyonizm'in ideolojik temelini sağlayan Yahudi Devleti isimli kitabını yazmıştır.Herzl bu kitabında
Yahudilerin bir millet olduklarını ancak milli kültürlerini serbestçe ifade
edebilecekleri bir devletlerinin olmadığını ileri sürmüştür.Yahudilerin
yaşadıkları topraklarda yabancılaştıklarını ve hakim çoğunluğun baskısı altında
ezildiklerini savunan Herzl'e göre, Anti-Semitizm'in tek çözümü, Yahudilerin
kendi devletlerine sahip olmalarıydı. Filistin çatışmasının temellerinde bunlar
yatmaktadır.
Çatışmanın Tarihi; Siyonizm fikrini
devlet kurma fikriyle harmanlayarak siyasal bir ideoloji oluşturan Theodor
Herzl; Siyonizmi uluslararası siyasi bir platforma taşımak amacıyla;1897
yılında sloganı “Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka teslim
edin.” olan ilk Dünya Siyonist Kongre’sini toplamıştır. Bu kongrede alınan
kararların hepsini söylemek yerine, kongrenin sonucu olarak Herzl’in kongre
bitiminde hatıra defterine yazdığı şu notu aktarmak daha yerinde olacaktır:
“Ben Basel'de bir Yahudi Devleti tesis ettim.Ben bunu bugün yüksek sesle
söylesem tüm dünyadan bir kahkaha tufanı yükselir.Fakat bundan 5 sene sonra
belki 50 sene sonra ise muhakkak herkes bunun böyle olduğunu anlayacaktır.”
Herzl Dünya Siyonist Kongresinde bir
Yahudi devletinin temellerini bu sözlerle kurduğunu açıklamıştır.Ancak fiilen
bir devlet yoktu. Siyonist kongresinde yurt edinilmesi kararlaştırılan Filistin
toprakları Osmanlı Devleti’nin himayesi altındaydı.Bu durum Yahudiler açısından
aşılması gereken bir sorun olarak görülmekteydi.Filistin üzerinde bir devlet
kurulabilmesi için Osmanlı Devleti’nin müsaade vermesi gerekmekteydi.
Yahudi devletinin kurulması için
girişimlere başlayan Herzl ilk olarak Doğuya açılma politikası bulunan Alman
İmparatoru II. Wilhelm’den yararlanmak istemiştir.Wilhelm’in Osmanlı padişahı
Abdülhamit ile görüşeceğini haber alan Herzl, Alman İmparator’dan; Filistin’de
Yahudilere yurt edinmeleri konusunda Abdülhamit ile görüşmesini istemiştir.
Ancak daha sonra Wilhelm’den ses çıkmamıştır.
Herzl Wilhelm’den ses çıkmaması
üzerine Abdülhamit ile birebir görüşme yollarını aramaya başlamış ve 17 Mayıs 1901
tarihinde Abdülhamit ile görüşmüştür.Herzl, Abdülhamit'e, eğer Osmanlı padişahı
Yahudilerin Filistin'e yerleşmelerine, yurt edinmelerine izin verirse ,
Avrupa'da ki zengin Yahudi bankerler ile görüşeceğini ve Osmanlı Devleti'nin
tüm dış borçlarını ödettireceğini söylemiştir.
Abdülhamit Herzl’in bu teklifi
üzerine şu ünlü sözünü söylemiştir:
“Bir karış bile toprak satamam.
Çünkü o bana değil, halkıma aittir. (...) Yahudiler milyonlarını
saklasınlar.İmparatorluğum parçalanınca belki de Filistin'i tek kuruş ödemeden
elde edeceklerdir.Fakat ancak kadavramız parçalara ayrılabilir.Vücudumuzun
canlı canlı kesilip biçilmesine razı olamam.”
Almanya İmparatorluğu ve Osmanlı
Devleti'nden bir şey çıkmayacağını anlayan Herzl İngiltere ile görüşmelere
başladı.1902 yılında İngiltere Sömürgeler Bakanı Joseph Chamberlein ile
görüşerek Sina Yarımadası'nda ki El-Arish'in Yahudi yerleşim yurdu olması-nı
teklif etti.Gerek Mısır gerekse Osmanlı Devleti'ni karşısına almak istemeyen
İngiltere bu teklifi kabul etmedi.Daha sonra 1903 yılında İngiliz Sömürgeler
Bakanı Herzl'i İngiltere'ye davet etti ve İngiltere Herzl'e Uganda'nın Yahudi
Devleti olmasını teklif etti.1904 yılında 7.si gerçekleşen Dünya Siyonist
Kongresi'ne sunulan bu teklif
reddedildi.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya
Savaşına girmesiyle birlikte Arap milliyetçilik hareketleri de başladı.Bu
milliyetçilik hareketleri Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanmaları da beraberinde
getirmekteydi.Şerif Hüseyin, 1915'te İngiltere'nin Mısır Yüksek Komiseri Henry
McMohan ile temasa geçti ve tarihte ''Hüseyin-McMohan Mektuplaşması'' olarak
bilinen teklifleri görüştüler. Şerif Hüseyin bu mektuplaşmada;
''1-Mersin,
Adana, Birecik, Urfa, Mardin ve Midyat'ı da içine alıp İran sınırına kadar
uzanan topraklar; doğuda İran sınırından Basra Körfezine kadar uzanan
topraklar; güneyde Aden hariç Hint Okyanusu; batıda ise Kızıl Deniz ve oradan
da Mersin'e uzanan Akdeniz kıyıları arasında kalan Arap ülkelerinin
bağımsızlığını İngiltere tanıyacaktır.
2-İngiltere
''Arap-İslam Hilafeti''nin ilanını da onaylayacaktır.
3-Bütün
Arap ülkelerindeki ekonomik teşebbüslerde İngiltere'ye tercih hakkı tanınacaktır.
4-İngiltere
Şerif Hüseyin'in başında olacağı bu Arap devleti veya imparatorluğu arasında 15
yıl süreli bir ittifak imzalanacaktır.''[2]
McMohan, Şerif Hüseyin'in istediği
toprakların hepsinin Arap toprağı olmadığını, bu meselenin Birinci Dünya
Savaşından sonra ele alınması gerektiğini söylemiştir. Bu arada mektuplaşmalar
devam ederken 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot
Antlasması'nda Ortadoğu paylaşılmıştır.
İngiliz
Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Yahudilerin isteklerine ilişkin olarak
ABD Başkanı Wilson'un da onayını aldıktan sonra 2 Kasım 1917 tarihinde
İngiltere Siyonist Dernekleri Başkanı Lord Rostchild'a tarihe ''Balfour
Deklarasyonu'' olarak geçen Mektubu gönderdi.Bu mektupta Balfour; Majesteleri
Hükümeti'nin Yahudilerin isteklerini kabul etmesinden duyduğu mutluluğu ve Yahudi halkı için bir yurt kurulmasını
istediğini, bunun için ellerinden gelen herşeyi yapmaya hazır olduklarını
belirtmiştir.Ayrıca İngiltere bu deklarasyonu yayınlarken ABD'nin fikrini almış
ABD'de bunu onaylamıştır.
Balfour deklarasyonu Siyonizm
tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.İngiltere bu deklarasyondan Şerif Hüseyin'i 1919'da bir bildirim ile
haberdar etmiştir.İngiltere ''mandater'' devlet olarak Filistin politikasını
bildirmek amacıyla Dünya Siyonist teşkilatına bir açıklama gönderdi. Bu
açıklamada; Filistin de yaşayan herkesin Filistin vatandaşı olduğu, Yahudilerin
beraber yaşayacaklarını belirtmiştir. İngiltere, Filistin'de manda yönetimini
Filistin'i bağımsız bir devlet olarak hazırlayarak gerçekleştirmiş-tir.Bu
sırada Siyonizm'in en kuvvetli destekçisi, dayanağı ABD olmuştur. Amerikan
kongresi 21 Eylül 1922'de aldığı bir karar ile Filistin'de Yahudi yurdu
kurulmasını kabul etti. Söz konusu kararın metni neredeyse Balfour Deklarasyonu
ile aynıdır.
FİLİSTİN
ÇATIŞMASI’NIN NEDENLERİ VE KOŞULLARI
Filistin Çatışması’nın nedenleri;Siyasal
Siyonizm 19. yüzyıl Avrupası'nın koşullarında doğmuştur. Bu dönemde ilk milliyetçi Yahudi öğrenci hareketi olan Kadimah'ın
kurucusu Rus Yahudi Nathan Birnbaum tarafından siyasal edebiyata
sokulmuştur.Yüzlerce yıl önce Filistin'de sürgün ile dünyanın dört bir yanına
dağılan Yahudilerden Müslüman ülkelere yerleşip buralarda yaşayanlar hoşgörülü
bir yaşama, din ve inanç özgürlüklerine sahipken Avrupa'da yaşayan Yahudiler,
Avrupa ülkelerinin Hıristiyanlık dinini seçmesiyle baskıya maruz kalmışlardır.[3] Bu olanlar ışığında
dünyaya dağılmış olan Yahudi Milletini barındıracak bir eve ve bu evin
temellerinin atılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Filistin Araplarının Balfour
Deklarasyonu'nun ne anlama geldiğini anlamaları İngiliz manda yönetiminin
başlamasıyla çatışmaları başlattı.İki savaş arası dönemde Filistin mesele-sinin
esasını; Yahudilerin ''yurt'' kurmanın ötesinde bir devlet kurma çabaları
Arapların Balfour Deklarasyonu'nu etkisiz kılma çabaları oluşturmaktadır.Söz
konusu çatışmalar Yahudilerin Arap geleneklerine ters uygulamaları ortaya
çıkmıştır.Bunlardan birincisi; ''hayvan otlatma'' geleneğidir. Bir diğeri ise
su kaynaklarının kullanımına ilişkindir.
Yahudilerin
göçleriyle birlikte toprak alımları hız kazandı ve Yahudilerin istihdam
talepleri arttı.Yani Yahudi işçiler, Arap işçilerin ellerinden işlerini aldı ve
aradaki ipler iyice gerildi.Kısacası başlangıçta ekonomik mahiyetli olarak
ortaya çıkan Arap-Yahudi çatışmaları, Siyonizm'e karşı Arap milliyetçiliğinin direnme mücadelesine
dönüşecektir.Çatışmaların şiddetini arttıran bir diğer sebep ise Hitler'in
Almanya'da iktidara gelmesi ve korkan Yahudilerin Filistin'e göç etmeleri
olmuştur.
Arap Yüksek Komitesi’nin kurulması
sonucu Filistin’e gelen bir komisyon Peel Raporu’nu yayınlamıştır.Yahudilerle
Arapların aynı devlet içinde yer almasının mümkün olamayacağını,Filistin’in
bölüştürülmesi gerektiğini öneren Peel Raporu’nu yayınlamıştır.Bu rapor,
Filistinlilerin bağımsızlıklarını gölgeleyecek şekilde topraklarını ikiye böldüğü
için Arapların ayaklanmasını daha da şiddetlendirmiş.
Temel
insan ihtiyaçlarından üç ana ihtiyaçtan (kimlik,güvenlik ve tanınma) tatmin
edilmemesi ve var olan sistemin bu üç ana ihtiyaca cevap vermemesi sonucu
çatışma ortaya çıkar.Filistin Çatışması’nda üç unsurdan da bulunmaktadır.İsrail
açısından,kimlik sorunu olarak,vaat
edilmiş toprakları elde ederek kendi kimlikleri ve kültürleri doğrultusunda bir
ülke oluşturmaktı.Siyonizm,İsrail’in kimliğinin doğal bir parçasıdır.Siyonizm,bilindiği
üzere, tarihsel olarak belli bir toprak parçasını, Yahudilerin vaadedilmiş toprakları
olarak kabul etmektedir.Böylece İsrail’in siyasal kültürünün seçkin yönü,
Yahudilik’tir.Filistin açısında,kimlik
sorunu,tam bağımsız olacağını düşünürken kendi topraklarında farklı bir etnik
kökenin yaşamaya başlaması kendi öz kimliğine zarar vermektedir. Yahudi
entelektüelleri için, İsrail’in geleceği, yani güvenliği, zenginliği/refahı ve tarihsel görevini yerine getirmek
için gerekli olan kabiliyeti, Dünya Yahudiliğine bağlıdır.Dünya Yahudiliğinin
geleceği de, İsrail’in varlığını sürdürmesine endekslidir.Bu nedenle, İsrail’in
dış politikasının temel görevi, saldırgan Arap dünyası ile kuşatılmış ve
Siyonizmin ileri karakolu olan İsrail’in varlığının korunmasıdır. Filistin
açısından güvenlik ise; kendi topraklarını
başka bir etnik grubun istila etmesi ulusal güvenliğine aykırı bir durumdur.
Özellikle bu etnik grubun Filistin toprakları üzerinde devlet kurma için Filistin
halkına yaptığı zulüm, işkence ve kendi topraklarından atmaya çalışması
güvenlik sorununu hat safhaya taşımaktadır.Tanınma
unsurunda ise vaat edilmiş topraklar üstündeki İsrail’in meşrutiyetinin ve
varlığının, tüm Arap devletleri ve uluslar arası camia tarafından tanınmasıdır.
Böylece İsrail, Araplarla antlaşma imzalamak istemektedir.Bundaki ana fikir ise
İsrail’in tanınması yani İsrail’in egemen devlet olarak varlığının kabulüdür.Filistin
açısından tanınma ise; uluslar arası camia da çok sayıda ülke tarafından
tanınmamaktadır.Filistin’in İsrail ile sorununun çözülmesini çıkmaza
sokmaktadır.Çünkü devletler yanlı davranmakta ve İsrail’i haklı görmektedir.
Göreceli Yoksunluk Teorisine göre
insanların şiddete yönelmesinin nedeni insanların kabiliyetleri ve başarıları
ile istekleri arasında fark bulunmasıdır. İsrail-Filistin çatışmasında
Filistin, İngiltere sömürgesinden kurtulduktan sonra bağımsız bir devlet olmak
istemiştir. Ancak Filistin bağımsız
olmak bir yana Filistin topraklarında Yahudi devleti kurmak isteyen İsrail ile
çatışmaların yaşanmasına hatta topraklarını kaybetme korkusuyla yüz yüze
gelmişlerdir. İsrail açısından baktığımızda Filistin topraklarının tamamını
hakimiyeti altına alıp İsrail Devleti kurmak istiyordu. Ancak Filistin
topraklarının tamamına sahip olamamıştır.
Engelleme-Saldırı
Teorisi, saldırmanın engellemeler sonucu ortaya çıkması demektir. 1920
yılında Yahudiler Filistin topraklarına göç etmeye başlamışlardır. Dünyanın
çeşitli yerlerinden gelen Yahudiler Siyonizm amacına ulaşmak için kendi
devletlerini kurmak istemişlerdir. Ancak bölgede bulunan Filistinlilerin buna
izin vermemeleri nedeniyle iki taraf birbirine saldırmıştır ve çatışmanın
tırmanmasına neden olmuştur.
FİLİSTİN ÇATIŞMASI’NIN BAĞLAMI
Nufüs
yoğunluğu olarak ise Filistin de Yahudi nüfusunun artışı oldukça hızlı bir
şekilde gerçekleşmiş olup, 1880 lerde Filistin de 35.000 yahudi nüfusu varken
bu 1900 lerin başlarında hızla artmaya başlamış ve 1.Dünya Savaşı sırasında ve
izleyen yıllarda ikiye katlanmıştır.Manda yönetimin tesisini izleyen 10 yıl
içinde yaklaşık 100.000 Yahudi göçmen Filistin’e giriş yapmış ve böylelikle bu
tarihlerde var olan Yahudi nüfusu Filistin nüfusuna oranla, %10’lardan %17’lere
yükselmiştir.1929-1940 yılları arasında Yahudi nüfusu 175.000 den 475.000 e
çıkmıştır.
Filistin
açısından kültürel ve dini anlamda,üzerinde
hüküm süren farklı kavim ve hâkimiyet kuran siyasi güçlerle tarihi olarak çok
gerilere uzanan Filistin, birçok medeniyete beşiklik etmesi ve medeniyetlerin
geçiş bölgeleri üzerinde bir kavşak noktası görevi sürmüş olması ile bilinir.
Filistin’in semavi dinlerce de önemi son derece büyüktür.Filistin bir çok
peygamberin yaşamış olduğu önemli bir beldedir. Filistin topraklarının
peygamberler diyarı olması, bu toprakların vahye dayanan bütün dinlerde kutsal
sayılmasını ve kendisine çok özel bir değer verilmesini sağlamıştır.İsrail
açısında kültür ve din konusu ise Tevrat’ta vaad edilen Siyon'a dönme
hayali ve dünyaya yayılmış olan Yahudilerin toplanması bununla beraber din ve
kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri ‘Yahudi Devlet’nin’ kurulması fikrine
dayanmaktadır.
Yahudiler,Filistin’e göç ettikten
sonra ülkeyi her anlamda benimsemişlerdir.Buna örnek olarak 1927 yılında
Filistin’de 1.236 üretim tesisi bulunduğunu,bunların %75’inin Filistinlilere
(925 adet), %24’ünün Yahudilere (300 adet) ait olduğunu gösterebiliriz.
FİLİSTİN ÇATIŞMASI’NIN STİLLERİ
Filistin
Çatışması’nda ilk olarak rekabetçi
stil görülmektedir.Bu stilde,çatışma durumunda köpekbalığı olan bir birey veya
grup karşı tarafın kendi isteklerini kabul etmesi için zorlar ve gerekirse güç
kullanarak istediğini elde eder.Karşı tarafın ihtiyaçlarının karşılanması ile
ilgilenmezler.Çatışma kazan-kaybet olarak tanımlanır.Kazanmak için karşı tarafa
saldırmak, boyun eğdirmek, ezmek, korkutmak ve mahvetmek gibi taktiler
kullanırlar.Bu incelememizde,İsrail’in amacı siyon (vaat edilen topraklar)
topraklarında kuracakları ülkeyi bu topraklarda kurmak istemeleridir.Bu amaca
ulaşmalarındaki en büyük engel olan Filistinlilerle çatışmaya başlamışlardır.İsrail
Devleti kurulmuş ve bağımsızlığını ilan etmiştir.Böylelikle emellerine
ulaşmışlardır.Filistinliler kendi topraklarında kısa bir süre sonra mülteci
konumuna düşmüşlerdir.
FİLİSTİN ÇATIŞMASI’NA MÜDAHELE
Birleşmiş
Milletler Genel Kurul’u iki ay süren ayrıntılı tartışmalardan sonra, Filistin
Özel Komitesindeki çoğunluğun tavsiyesi olan Taksim Planını ufak tefek
değişiklikleriyle 29 Kasım 1947 günü
saat 17:35’de yapılan oylamada, Çoğunluk Planı, Genel Kurulun 181 (II) A sayılı
kararı ile, 13 ret ve 10 çekimser oya karşılık 33 oyla kabul edildi. Bu suretle
Birleşmiş Milletler Filistin’in, Araplarla Yahudiler arasında paylaştırılmasına
karar vermiş olmaktaydı.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nun bölünme kararı,Filistin sorununu çözümlemediği gibi,
İngiltere 15 Mayıs 1948’de manda rejimine son vereceğini açıklaması ile
Filistin’i sorunlu halde terk ederek iki toplum arasında kalıcı çözüm yolu
yerine geride nefret temellendirdiği çatışmaların arttığı bir bölge bırakmıştır.
SONUÇ
Medeniyetlerin
beşiği Ortadoğu, zengin kültürel birikimi, güçlü jeopolitik konumu ve ekonomik
potansiyeli ile her zaman bölgesel ve küresel aktörlerin çekim alanı
olmuştur.I. Dünya Savaşı ve sonrasında İngiltere ve Fransa’nın, tıpkı Afrika’da
olduğu gibi bölge sınırlarını keyfî olarak çizip parçalara ayırmaları, bölge
içi mücadeleyi beraberinde getirirken,bu kargaşa içerisinde ince ince dokunmaya
başlanan İsrail projesi II. Dünya Savaşı sonrasında hayata geçirilmiş ve bu
şekilde Ortadoğu’da Batı’nın gözü kulağı olacak bir İsrail devleti ortaya
çıkarılmıştır.[4]
19.yüzyılın
sonlarından itibaren dünyanın çeşitli ülkelerinden gelip Filistin'e yerleşen Siyonistler
tarafından kendi öz ülkelerinden zorla çıkarılmış ve göçmen olarak çeşitli
ülkelerde zor şartlar altında yaşamak zorunda bırakılmış 4.5 milyon
Filistinlinin ülkelerine dönme ve bağımsız bir devlet kurma mücadelelerinin
oluşturduğu sorunlar bütünü çatışmanın temellerini oluşturmaktadır.
Balfour
Deklarasyonu, Süveyş Kanalı’na yönelik bir tampon bölge oluşturmak veya dünya
Yahudilerinin desteğini müttefiklere kazandırmak için İngilizlerin yaptığı bir
plan olmaktan öte,Siyonist hareketin İngiliz desteğini sağlamak için
gerçekleştirdiği planlı bir girişimin sonucuydu.Deklarasyon, savaşın
galiplerinden olan ABD tarafından da kabul edildi. Amerikan Kongresi’nin 21
Eylül 1922 tarihli oturumunun karar bildirgesi “ABD Filistin’de Yahudilere
millî yurt kurulmasına taraftardır.” ifadesiyle tamamlanmıştır.Bu şekilde
Balfour Deklarasyonu, Siyonist politikanın birinci evresinin ilk yarısını
noktalamıştır.
II. Dünya
Savaşı yıllarında nispeten sakin geçen Filistin'deki gelişmeler savaş
sonrasında kurulan yeni uluslararası sistemle birlikte yeni bir çehre
kazanmakta geç kalmamıştır.Savaştan yenik çıkan İngiltere,Filistin kamburundan
kurtulmak istiyordu ve bu amaçla sorunu 1947 Şubat'ında Birleşmiş Milletler'e
havale etti.1939 yılında Filistin'e Yahudi göçü sınırlandırma kararını alan
İngiltere, Siyonistlerin sert tepkileri ile karşılaşmış ve Yahudilerle İngiltere
arasındaki ilişkiler giderek bozulmaya başlamıştı.Ayrıca savaş sırasında da
1942'den itibaren Amerika Birleşik Devletleri'nin de desteğini kazanmış olan
Siyonistlerin bağımsızlık talepleri de ciddi şekilde ortaya çıkmıştı.1945'de
Siyonist örgüt tarafından İngiltere'ye iletilen istek tablosunun başında
Filistin'de bir Yahudi Devleti'nin kurulması için acilen karar alınması talebi
bulunuyordu.İngiltere'nin böyle bir talebe olumlu cevap vermesi, o günün konjonktürü
içerisinde mümkün değildi;zira eski sömürgeleri olan Arap Devletlerini kaybedebilirdi.Bu
itibarla İngiltere sorunun çözümünü, BM'e havale etmekte buldu.
Birleşmiş
Milletler, Filistin Sorunu İle ilgili olarak bir Özel komisyon (United Natİons
Spe-cial Commİttee on Palestine: UNSCOP) kurdu ve bu komisyon tarafından
hazırlanan ve Filistin'in Araplar ile Filistinliler arasında taksim edilmesini
ve böylece bölgede iki ayrı bağımsız devlet kurulmasını ön gören bir plan
hazırladı.Bu plan 29 Kasım 1947'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda oylandı
ve 13 olumsuz oya karşı (Türkiye de olumsuz oy vermiştir.) 33 olumlu oyla kabul
edildi.Kabul edilen Filistin'in paylaşılması ve iki ayrı devletin kurulması ile
ilgili karar,Yahudi Devleti'ne 14.100 Km2 Arap Devleti'ne de 11.500 Km2 toprak
ayırıyordu.Kudüs şehri ise Birleşmiş Milletler'in vesayetine veriliyordu.Böylece
dünyada ilk kez -belki de son kez- dünya barışını korumak amacıyla kurulmuş
olan bir uluslararası örgüt,sorunun taraftarı olan insanlara hiç bir şey
sormadan ve sorunla hiçbir ilgisi bulunmayan ülkelerin oyları ile bir devlet kurmuş
oluyordu.
Filistinliler
BM'in "taksim" kararını şiddetle reddederken Siyonistler kararı
olumlu buldular,fakat Kudüs için öngörülen statüyü benimsemediler. BM'de
"taksim" kararının alınmasından hemen sonra Filistin'de çatışmalar
başladı.Siyonistler sadece Filistinlilere karşı değil, İngilizlere de karşı
koyuyorlardı.Nihayet İngiltere 14 Mayıs 1948'de birliklerini buradan çekti ve hemen
aynı gün Siyonistler de İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan ettiler.İsrail
Devleti’ni ilk ABD sonra Guatemala ve sonrada SSCB tanımıştır.
KAYNAKÇA
-DÖNER,Ayhan,Tarihsel Süreç
İçerisinde İsrail Devlet Modelinin Ortaya Çıkışı, http://www.erzincan.edu.tr/birim/HukukDergi/makale/1997-2.pdf E.Tarihi:[23.11.2014].
-GÖKÇINAR Demet,Arap-İsrail Uyuşmazlığında Filistin Sorunu, Ankara, 2009,
http://www.acikarsiv.atilim.edu.tr/browse/75/311.pdf
E.Tarihi:[11.10.2014].
-KIZILOĞLU Sedat,İsrail Devleti’nin Kuruluşuna Kadar Geçen Süreçte
Yahudiler ve Siyonizm’in Gelişimi,Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 2 Sayı 1,Ocak,Kırıkkale,2012,
http://web.dergipark.ulakbim.gov.tr/kusbd/article/download/.../5000073791.pdf E.Tarihi:[03.11.2014].
-TORLAK Furkan,İsrail Siyasetini Anlama Kılavuzu, SETA Yayınları XIX,Aralık,2012,
http://file.setav.org/Files/Pdf/20130125150650_israil-siyasetini-anlama-kilavuzu_son.pdf E.Tarihi:[25.10.2014].
-TUNÇ Fatma,Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine Filistin, İHH Yayınları Yayın No:
5 İstanbul,Aralık,2010,
http://www.ihh.org.tr/fotograf/yayinlar/dokumanlar/siyonizm-dusunden-isgal-gercegine-filistin.pdf
E.Tarihi:[30.11.2014].
-UMAR Ömer Osman,Osmanlı Döneminde Yahudiler’in Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri,Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:
12, Sayı: 2, Sayfa: 421-438, Elazığ,2002
http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt12/sayi2/421-438.pdf E.Tairihi:[08.10.2014].
-İsrail’in 60. Yıldönümü basımı,İsrail
Enformasyon Merkezi,Kudüs, İsrail, 2008,
http://www.mfa.gov.il/MFA_Graphics/MFA%20Gallery/Documents%20languages/Turkish/ISRAIL%20HAKKINDA%20GERCEKLER.pdf
E.Tarihi:[17.11.2014].
-İsrail
Konusu,
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c23/c230099.pdf E.Tarihi:[27.11.2014].
-CLEVELAN William L.,Modern Ortadoğu
Tarihi,(çvr:Mehmet Harmancı),Agora Kitaplığı,İstanbul,2001.
* Çankırı Karatekin
Üniversitesi,İİBF,Uluslararası İlişkiler Bölümü,4.Sınıf,Normal
Öğretim,110503036.
[1] William L. Clevelan,Modern Ortadoğu Tarihi,(çvr:Mehmet
Harmancı),Agora Kitaplığı,İstanbul,2001,s.265.
[2]
Sedat Kızıloğlu,İsrail Devleti
Kuruluşuna Kadar Geçen Süreçte Yahudiler ve Siyonizm’in Gelişimi,s.39-40.
[3]Şahin,a.g.m.,s.36.
[4]
Fatma Tunç Yaşar,Siyonizm Düşünden
İşgal Gerçeğine Filistin,İHH Yayınları Yayın No: 5,İstanbul,2010,s.151.